BU AY NE YEDİM || STORIES OF THE MONTH - MARCH 2019

Merhaba! 2019'un ilk üç ayının çoktan bittiğine inanamıyorum! Günlerim bomboş ve sıkıcı geçiyor, biraz olsun iyi hissetmenin yoluysaaa... tabi ki tonlarca yeni kitap ve film!
İşte benim mart ayım: 





VEJETARYEN - HAN KANG


Bu ay okuduğum ilk kitap Vejetaryen'di......... Veee aya onunla başlamak ne yazık ki pek de iyi bir fikir değildi. Kitabı tanımlamak için tek kelime? Hayal kırıklığı. Ne beklediğimi çok bilmiyorum açıkçası ama bunu beklemediğim kesin. Kolay kolay puan verebilen biri değilim ama bu kitap benim için sıfır. Kaç üzerinden olduğu önemli değil, yalnızca s ı f ı r.
Kitap üç bolüme ayrılmış, ilk bölümdeyken ne yazık ki buna başlayarak hata yaptığımı anladım ama yine de ilerleyen bölümlerde beni şaşırtabileceğini düşündüm. Sonra iki ve üçüncü bölümler geldi............. O. Neydi. Öyle??!??! Buna zamanımı harcadığım için çok ama çok ama çok pişmanım. Konusu hakkında bir şeyler söylemek isterdim ama gerçekten değil yazmak, düşünmek bile istemiyorum.
dUR! Ufak bir uyarı yapmış olayım, kitap intihar ve tecavüz içeriyor. Eğer bu konularda hassassanız bilmekte fayda var.

BİRİMİZ YALAN SÖYLÜYOR - KAREN MCMANUS

Aaaa güzel bir kitap!! Okuduğum son iki kitaptan sonra (Şubat ayındaki son okumam Postacı Kapıyı Çalmayacak'tı, ve maalesef ondan da nefret ettim, Vejetaryen kadar olmasa da...) bu ilaç gibi geldi.
The Breakfast Club filmini beğenmiş miydiniz? Ya da Gossip Girl ve Pretty Little Liars'ı? Bunlardan birine bile evet diyorsanız, bunu okuyun eminim ki zevkli bir okuma olacak!
5 öğrenci aynı gün cezaya kalıyor, ve o da ne?! Cezadan sadece dördü sağ çıkıyor...  Tabi ki geride kalan dörtlü en büyük şüpheliler olarak bu ölümü çözmeye çalışıyorlar.

"O bir prenses, sen sporcusun, sen zekisin, sen de bir suçlusun. Hepiniz ayaklı gençlik filmi klişelerisiniz."
"Peki ya sen?"
"Ben her şeyi bilen ilahi anlatıcıyım."
"Gençlik filmleride öye bir şey yoktur."
"Ah, ama gerçek hayatta vardır."
Kitap gerçekten eğlenceliydi! En beğendiğim yanı karakterler oldu. Hikaye bittiğinde herkese karşı olan tutumum değişmişti. Hoşuma giden şeylerden bir de daha ellinci sayfada sanki uzun süredir okuyormuşum hissi yaratmasıydı.
"Bazı insanlar yaşamayı hak etmeyecek kadar zehirliydi."
Maalesef işin gizemini ilk 150 sayfada çözmüş bulundum, kitap kötü olduğundan değil de sanırım buna bener hikayeleri daha önceden de farklı şekillerden gördüğümüz için. Depresyonla ilgili olan birkaç kısım pek hoşuma gitmediğinden dolayı Goodreads'te 3/5 puan verdim. Tamam, diğer kitaba geçmeden son olarak buradan Nate'e sevgilerimi yollamak istiyorum, ahhh, ve Addy'ye de, Browyn ve Cooper'a da... Dedim ya, karakterlerin gelişim,ne bayıldım.

ÇARPILMA - COLLEEN HOOVER 

İlk Colleen Hoover okumam!!! Bu ne kadar tatlı bir hikayeydi böyle ^^ Aahhh güldüm, ağladım, gülerken ağladım, ağlarken güldüm. Başlayıp bitirmem tam dört buçuk saatimi aldı, ne kadar harika bir dört buçuk saatti o öyle.
Tamam, kısa zaman önce babasını kaybeden Layken annesi ve kardeşiyle birlikte taşınmak zorunda kalıyor. Ama dur bir dakika.... Yeni evlerine vardıklarında tanıştığı ilk kişi Will. Will Cooper. (Dikkat dikkat bundan sonrası Will Cooper üzerine fangirllük yapmamla geçebilir -- bekle, hayır spoiler vermemek adına bütün duygularımı içimde tutacağım...)
Hikayeye ve karakterlere bayıldım! Layken ve Will'in kardeşleri en yakın arkadaş, o. kadar. tatlılar. ki. aaaaaa , Lake'in arkadaşı Eddie ve onun babasıyla ilgili olan kısım---  Kitaba puanım sanırım 4-- efendim? Neden mi 5 değil? Onu spoilerlı kısımda söyleyeceğim.
Kitapla ilgili en büyük sorunum? ÇEVİRİ. Bazı yerlerde kafamı duvara vurmak istedim, o kadar berbat cümleler vardı ki pes edip İngilizce'sini okumaya başladım. Bazı kelimelerin, söyleyişlerin tam karşılığı olmadınını biliyorum, çeviri zor, biliyorum ama bazı cümlelerin anlamı bile değişmiş ve işte buna katlanamıyorum!

Eğer spoiler istemiyorsanız turuncu yazılı kısımları hemen atlayın lütfen!
HEPİMİZİN. BİR. WILL. COOPER'A. İHTİYACI. VAR. Ciddiyim. Ben-- ne diyeyim bilemiyorum. Bu yaşta o kadar şey yaşayıo sonuçta böylesine harika bir insan olmak... 
Lake ve arkadaşlarına da bayıldım, gerçekten 17- 18 yaşlarında olduklarına inandım,, Eddie 😭 ve o balonlar 😭😭 Bizimkilerinin kardeşlerinin "kanserli akciğer" kostümü giymeleri 😭 "Okyanus sizin olsun, bana gölü (Lake) verin." 😭😭😭
PEKİ BU KADAR BEĞENDİYSEN NEDEN BEŞ VERMEDİN?!
Will'in, Lake'in izni olmadan onu öptüğü için bir çocuğu (öğrencisini) dövdüğünü hatırlıyor musunuz? Burada sorun yok. Peki daha sonra aslında çocuğu o sebepten dolayı değil de sırf kıskançlıktan dövdüğünü öğrendiğimiz kısmı? İşte o itiraf benim için hayal kırıklığı oldu :/ Sırf kıskançlığından dolayı birilerine zarar veremezsin! Üstüne üstlük Lake'in de onu öpmek istediğini düşünerek çocuğu yumruklamış! Yahu sen kimsin?! Neyse. Bu sorunumun olduğu tek kısım.




Bu ay benim için daha çok "çok mutsuzum, boşluktayım, beni depresyondan ne kurtarır" ayı oldu, ve cevap tabiki Alacakaranlık serisiydi.

ALACAKARANLIK SERİSİ (2008-2012)


Tek tek yazmayacağım, bilmeniz gereken tek şey aynı hafta içinde bütün seriyi baştan sona iki (2) kez seyretmiş olmam,, eh bu da size psikolojik olarak ne durumda olduğumu anlatmaya yeter sanırım. Ya böyle her iki üç ayda bir bu seriyi ne kadar sevdiğimi hatırlıyorum. Ha tabi bir de bu seriyi sevdiğim için yediğim lafları...

Birilerine sırf sizin sevmediğiniz bir şeyden hoşlanıyorlar diye laf söylemek ne ya? Neyse, geçelim bunu, kızgın değilim ki... haha.... ha.... Hayır ya kızgınlık değilde cidden bütün oyunculara, yönetmelere, yazarlara hepsine yazık edildi ya, ona çok üzülüyorum :(

JUST ADD ROMANCE (2019)

Klasik bir Hallmark Channel filmiydi. Karakterlerimiz Kelly ve Jason birbirlerini okuldan tanıyorlar, seneler sonra yolları, ödülü kendi restoranını açmak olan bir yemek yarışmasında kesişiyor. Hoşuma giden birkaç yeri paylaşmak istiyorum, çok da öyle spoilerlık bir film olmadığı için sorun olmaz bence fsgdhf
* Sahnelerin birinde küçük kız Kelly'ye heyecanla "Bize gezinden fotoğraflar gösterecektin!" diyor, Kelly'de "Ah doğru" deyip telefonunu çıkardıktan sonra sadece bir (1) fotoğraf gösteriyor, o da Jason ile birlikte oldukları. ve küçük kızı yatağa yolluyorlardsfdg
*Filmin sonunda doğrı bizim ikili bir yemeği tatıp içine öylesine tuz ve şarap ekliyorlar, tekrar tatmayıp "Mükemmel!" deyip, gülerek ilerliyorlar.
*Ve eğer filmi anlayamadıysanız, merak etmeyin! Çünkü filmin son cümlesi şu "Kendi restoranımıza sahibiz... ve birbirimize."
Gayet klişe ve şapşal bir filmdi yani ama güzel zaman geçirdim ^^

DADIM AŞIK (2007)


"Hey Allie! Neden izlemediğin tonlarca ödüllü film varken,ısrarla  vasat romantik komedileri izliyorsun?" Güzel soru, ve cevaaaap *davulları alalım lütfen*, başrolde Scarlett Johansson var ve esas oğlan da Chris Evans! Hey-- hey nereye gidiyorsunuz?! Filmi izlemeye mi?! Tamam, tamam, Evans'tan bu kadar erken bahsetmek benim hatamdı... Yazıyı bitirip öyle gitseniz? Güzel.
Film sevimliydi. Öyle vay canına daha önce hiç böyle bir şey görmedim tarzında değil tabiki.
Kızımızın adı Annie, daha yeni üniversite mezunu ve hayatta ne yapmak istediğini ya da kim olduğunu bimediği düşünüyor. Bir gün parkın birinde Mrs. X (Laura Linney, kesinlike harikaydı) adını 'nanny' (dadı) olarak duyunca bizimkinin dadılık macerası başlamış oluyor. "Para mutluluğu satın alabilir mi?" sorusuna da cevap veren (cevaba katılıp katılmamak size kalmış) bu filmde neyi daha çok görmek isterdim herkes çoktan biliyor sanırım......... Harvard Hottie. Chris Evans. Aman. Tanrım. Bu adam beni bitiriyor çok ciddiyim, ya o nasıl bir gülüş -- tamam tamam hadi siz filmi izleyin.


BABAMIN KABUSU (2004)


Dennis Quaid'i sevmeyen var mı ya? Quaid, Dan Foreman isminde, orta yaşlı bir satış danışmanı ve Johansson da kızı Alex rolünde. Carter ise (Topher Grace) gözü yüksekler gencecik biri olarak Dan'in patronu oluyor. Olaylar beklediğim gibi gelişmedi ve bu beni çok mutlu etti! Eğer böyle romantik komedi dram tarzı ( ne diyeceğimi bilmemedim) filmleri seviyorsanız izleyin; eğer sevmiyorsanız yine de izleyin! Eminim ki hayal kırıklığına uğratmayacak.

CREED II

Rocky serisinin bütün filmlerine (evet 5. de dahil) bayılan biri olarak bu filmi sevmemem zaten imkansızdı. AMA eğer Rocky'e ilginiz yoksa, ilk Creed filmini de o kadar beğenmediyseniz (--yargılıyor gibi olmak istemem de,, sorunun ne?), bokstan nefret ediyorsanız,, bu filme yine de bir şans verin! Beklentilerimin zaten yüksek olmasına rağmen, beni kendine aşık etti

Ya, Tessa'nın olduğu bir şey nasıl sevilmez ki? Yani? İmkansız.
Bak sen bir boks filmisin beni bu kadar ağlatmaya ne hakkın var?!
Bu kez Adonis'i babasının katilinin oğluyla (vay bee) bir maça hazırlıyoruz. Ama savaşmasının tek sebebi intikam duygusu mu? H A Y I R. Ah ben yine ağlayacağım.Dikkat spoiler geliyor... (turuncu yerleri hemen atlayabilirsiniz)
Adonis'in bebekle yalnız kaldığı montaj....... Daha sonra Bianca'nın da gelip onların yanına yere uzanması........ Kalbim dayanamıyor benim böyle şeylere. + Tessa Thompson'a buradan resmi olarak evlenme teklifi etmek istiyorum,,, Rocky'i mezar başında her gördüğümde kalbim sıkışıyor ya ben bu seriye niye bu kadar bağlıyım + Robert, cidden Robert'a söyleyecek bir lafım yok. O çocuğu o kadar sevmiyorum ki, hadi Rocky Balboa'da derdini anladım da çocuk sen hala neyim peşindesin, insan bir arar sorar ya cidden. Neyse, neyse...


>> THE UMBRELLA ACADEMY

10 Saatlik diziyi tek oturuşta bitirdim mi? Evet.
Pişman mıyım?HAYIR.
Çok konuşulduğunu duyunca izlemek istedim ve inanın bana hakkında söylenen her şeyin hakkını veriyor. Uzun zamandır yeni bir diziye başlamamıştım ve bu harika bir seçim oldu.
1989 yılında bir gün 43 farklı kadın bir anda hamile kalıp, doğum yapıyor (ne kadar korkunç olduğunu hayal edebiliyor musunuz?). Sir Reginald Hargreeves bu çocukları aramaya koyuluyor ve özel güçlere sahip yedisini bulup evlat ediniyor, Umbrella Akademisi'ni kurarak bu yedi çocuğu dünyayı kurtarmak için yetiştiriyor.
Tabi zamanla çocuklarn yolları ayrı düşüyor, ilk bölümde babalarının ölüm haberi ile bir araya geldiklerini görüyoruz. Ha bu arada neden sadece 6 kişi var derseniz, Ben çocukken ölmüş, ama onu yine de görebiliyoruz. Nasıl? En en en en en harika karakter sağolsun... Tamam tamam pek objektif değilim anlaşılan. Klaus (afişte en sağdaki) ölüleri görebiliyor ve biz de onu sayesinde hala Ben'i tanıyoruz. Tamam, ne diyordum, hah, bir araya gelip babalarının ölümünün ardındaki gizemi çözmeye çalışıyorlar, tabi bu olayın gizemli bir durum olup olmadığını bile henüz bilmiyorlar.
Karakterlerin güçlerini görerek öğrenmek daha eğlenceli o yüzden söylemeyeceğim. Sadece ilk bir iki bölüme bakın derim, sarmasa bile en azından 4. bölüme kadar gelin ( gerçekten ben 4-5'e kadar o kadar da ilgili değildim ama onlardan sonra işler değişti, şimdi yeni sezonu dört gözle bekliyorum.)
Bu kadar sanırım, dur, buradan Klaus ve Diego'ya kucak dolusu sevgiler yolluyorum........

____________________________________________________________________________


 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uyanış || All The Rage - Courtney Summers